.

TahsinYilmaz

30 April 2024, 20:16

TahsinYilmaz Remimledi

enginkdemir

29 April 2024, 17:30


Buz gibi havada kaldırım üzerinde otobüs durağına doğru gidiyorum. Kuşlar doğan güneşi selamlarcasına ötüyorlar. Farklı yerlerden gelen kuş sesleri gönlümü ferahlattı, ama biri var ki yanımdaki ağaçta sanki senfoni çalıyor. Dikkatimi çekti.



Şakıyan kuşu görmek için durdum ve gözlerimi yapraksız ağacın dallarında gezdirdim.



Ne de güzel ötüyor! Sonunda onu ağacın dalının en uç kısmında gördüm. Ağacın rengiyle boyanmış olan kuş görüldüğünü anlayınca birdenbire şakımayı kesti.



Tombul ve gagası uzun bir kuş. Küçükte. Avucuma anca sığar. Fakat s...

Daha Fazlasını Gör
Buz gibi havada kaldırım üzerinde otobüs durağına doğru gidiyorum. Kuşlar doğan güneşi selamlarcasına ötüyorlar. Farklı yerlerden gelen kuş sesleri gönlümü ferahlattı, ama biri var ki yanımdaki ağaçta sanki senfoni çalıyor. Dikkatimi çekti.

Şakıyan kuşu görmek için durdum ve gözlerimi yapraksız ağacın dallarında gezdirdim.

Ne de güzel ötüyor! Sonunda onu ağacın dalının en uç kısmında gördüm. Ağacın rengiyle boyanmış olan kuş görüldüğünü anlayınca birdenbire şakımayı kesti.

Tombul ve gagası uzun bir kuş. Küçükte. Avucuma anca sığar. Fakat susması beni üzdü. Mübarek kuş beni fark edince şarkısını bana söylemekten kaçındı.

Hayat ne zaman bana güldü ki, bir kuş bile sesiyle beni neden memnun etsin ki? Kuşun benden esirgediği o güzel sesini geride bırakıp yoluma devam ettim. Ayağımın altındaki katılaşmış betona daha sert vurarak oradan buruk bir gönülle uzaklaştım.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/03/sen-de-mi-kus.html?m=1

mimle

30 April 2024, 10:41

mimle Remimledi

3

30 April 2024, 07:08

Merhaba dünyalı

enginkdemir

30 April 2024, 07:10

enginkdemir Remimledi

3

30 April 2024, 07:08

Merhaba dünyalı

3

30 April 2024, 07:08

Mimle

Merhaba dünyalı

enginkdemir

29 April 2024, 17:30

Yazılarım


Buz gibi havada kaldırım üzerinde otobüs durağına doğru gidiyorum. Kuşlar doğan güneşi selamlarcasına ötüyorlar. Farklı yerlerden gelen kuş sesleri gönlümü ferahlattı, ama biri var ki yanımdaki ağaçta sanki senfoni çalıyor. Dikkatimi çekti.



Şakıyan kuşu görmek için durdum ve gözlerimi yapraksız ağacın dallarında gezdirdim.



Ne de güzel ötüyor! Sonunda onu ağacın dalının en uç kısmında gördüm. Ağacın rengiyle boyanmış olan kuş görüldüğünü anlayınca birdenbire şakımayı kesti.



Tombul ve gagası uzun bir kuş. Küçükte. Avucuma anca sığar. Fakat s...

Daha Fazlasını Gör
Buz gibi havada kaldırım üzerinde otobüs durağına doğru gidiyorum. Kuşlar doğan güneşi selamlarcasına ötüyorlar. Farklı yerlerden gelen kuş sesleri gönlümü ferahlattı, ama biri var ki yanımdaki ağaçta sanki senfoni çalıyor. Dikkatimi çekti.

Şakıyan kuşu görmek için durdum ve gözlerimi yapraksız ağacın dallarında gezdirdim.

Ne de güzel ötüyor! Sonunda onu ağacın dalının en uç kısmında gördüm. Ağacın rengiyle boyanmış olan kuş görüldüğünü anlayınca birdenbire şakımayı kesti.

Tombul ve gagası uzun bir kuş. Küçükte. Avucuma anca sığar. Fakat susması beni üzdü. Mübarek kuş beni fark edince şarkısını bana söylemekten kaçındı.

Hayat ne zaman bana güldü ki, bir kuş bile sesiyle beni neden memnun etsin ki? Kuşun benden esirgediği o güzel sesini geride bırakıp yoluma devam ettim. Ayağımın altındaki katılaşmış betona daha sert vurarak oradan buruk bir gönülle uzaklaştım.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/03/sen-de-mi-kus.html?m=1

mimle

28 April 2024, 18:39

Mimle


Alfred North Whitehead’in “Bütün Batı felsefesi Platon’a düşülmüş notlardan ibarettir” ibaresi sözü edilen Batı dünyasında bir zamanlar çok yankı uyandırdı. Söylenen sözde bir doğruluk payı olması bu yankıya yol açtı diyebilir miyiz? Bir bakıma, evet. Batı’da Batı’yı temsilen ortaya çıkmış her devlet şu düsturu takip etmiştir: Önce hâkimiyet, sonra mazeret. Yani önce bazı savaşçılar toplumun işleyişini sağlayan gücü ele geçirir ve sonra gücü niçin elde tuttuğuna dair bir mazeret uydurur. Güç gücün varlığından rahatsızlık duyanları tatmin etmediği için başkaları tar...

Daha Fazlasını Gör
Alfred North Whitehead’in “Bütün Batı felsefesi Platon’a düşülmüş notlardan ibarettir” ibaresi sözü edilen Batı dünyasında bir zamanlar çok yankı uyandırdı. Söylenen sözde bir doğruluk payı olması bu yankıya yol açtı diyebilir miyiz? Bir bakıma, evet. Batı’da Batı’yı temsilen ortaya çıkmış her devlet şu düsturu takip etmiştir: Önce hâkimiyet, sonra mazeret. Yani önce bazı savaşçılar toplumun işleyişini sağlayan gücü ele geçirir ve sonra gücü niçin elde tuttuğuna dair bir mazeret uydurur. Güç gücün varlığından rahatsızlık duyanları tatmin etmediği için başkaları tarafından ele geçirilmeğe çalışılır. Yapılan işlere hürriyet mücadelesi adı verilerek mekteplerde talebeler imtihandan geçirilir. Niçin Aristoteles değil de Platon? Çünkü Aristoteles tetkik ve tasniflerinde müşahhas, elle tutulur şeyleri esasa almış ve bunun ötesini fizik ötesine havale etmiştir. Oysa Platon Sokrates maskesiyle kurduğu felsefede imkânın bütün sınırlarını zorlayarak insan açısından üst düzeyde bir uzlaşma alanının davetiyesini hazırlamıştır. Batı’nın arayıp da bulamadığı bir şeydi bu.
Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız. Yine de bilimi çöle benzetmek cüretkârlıktır. Üstünde hiç vaha barındırmadığı halde her bakanda serap uyandıran bir verimsizlikten bahsediyoruz. Karl Marx ve Friedrich Engels 1848’de yayınladıkları Komünist Manifesto ’da birçok sosyalizm türünü sıraladıktan sonra kendi savunduklarına “bilimsel sosyalizm” adını münasip buldular. Laiklerin dünyasında bilimsel olmak bütün pisliklerden arınmağa yetiyordu. İşin asıl şenlikli kısmı seraplardır. XVII. Hıristiyan asrından bugüne bilim en kolay serap üretebilen zihin sahası olagelmiştir.
mimle Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:51


Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.


Daha Fazlasını Gör
Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.
https://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=203&KatId=7

mimle

28 April 2024, 18:39

mimle Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:48

Ticaretin iğfali mütecaviz “kapitalizm”i intaç ettiyse nasıl, aynıyla ilamatın iğfali mütecaviz “enformasyonizm”i intaç edecektir. İşbu tecavüze ayamayıp, bi’l-akis mendup, mübah, mısmıl “yenilik” sananlar, “modernetik” dediğim hallerden bir hali teşkil etmektedirler keza.
https://enformasyonizm.wordpress.com/2016/05/15/enformatik-radyasyon-serpinti/

mimle

28 April 2024, 18:39

mimle Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:43

Ahretimizi kazandığımız yer kılınacak bir dünya ihtimal dahilinde ise eğer işte geçmişimizin ‘bilgiişlem uzmanlığından’ bugüne intikal eden terbiyeyi ikmal etmemize bağlıdır bu.
https://wordpress.com/view/allahraziolsun.wordpress.com

enginkdemir

28 April 2024, 18:37

enginkdemir Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:51


Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.


Daha Fazlasını Gör
Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.
https://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=203&KatId=7

enginkdemir

28 April 2024, 18:37

enginkdemir Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:48

Ticaretin iğfali mütecaviz “kapitalizm”i intaç ettiyse nasıl, aynıyla ilamatın iğfali mütecaviz “enformasyonizm”i intaç edecektir. İşbu tecavüze ayamayıp, bi’l-akis mendup, mübah, mısmıl “yenilik” sananlar, “modernetik” dediğim hallerden bir hali teşkil etmektedirler keza.
https://enformasyonizm.wordpress.com/2016/05/15/enformatik-radyasyon-serpinti/

enginkdemir

28 April 2024, 18:37

enginkdemir Remimledi

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:43

Ahretimizi kazandığımız yer kılınacak bir dünya ihtimal dahilinde ise eğer işte geçmişimizin ‘bilgiişlem uzmanlığından’ bugüne intikal eden terbiyeyi ikmal etmemize bağlıdır bu.
https://wordpress.com/view/allahraziolsun.wordpress.com

TahsinYilmaz

27 April 2024, 20:51

İsmet Özel


Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.


Daha Fazlasını Gör
Metafizik halka sevimli gelecek bir biçimine ulaşma uğruna bir çaba göstermedi. Buna mukabil bilim metafiziğin büyü yaratan kısmını üzerine aldı. Bu büyülü söylemin en belâlısı “teknologinin ortaya çıkardığı çirkinliklere derman olacak yine teknologidir” şeklinde işitildi. Hıristiyanlığın XVII. yüzyılından itibaren bütün insanlığı harekete zorlayan bilimi bizi sazın tek teline muhtaç kıldığı için çöle benzetiyorum. Hayatın her dalında iddia sahibi olma çabasındaki bilimin içinde kalarak alkış alabilmek için hep aynı telden çalmak zorundayız.
https://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=203&KatId=7

alemihaber

27 April 2024, 19:57

alemihaber Remimledi

enginkdemir

27 April 2024, 14:59

Modern dünyanın insanları ve hikâyeleri. Hayatlarından birer kesit, hayalleri ve kayıpları. Dünyada sadece bizler yaşamıyoruz, başkaları da var. İşte onların hikâyeleri, belki de sizin hikâyeniz.

https://enginkdemir.blogspot.com/

  • enginkdemir.blogspot.com

    Engin K. Demir

    Modern dünyanın hayat hikayeleri, sizin hikayeniz.

alemihaber

27 April 2024, 19:57

alemihaber Remimledi

enginkdemir

27 April 2024, 15:27


Kapana kısılmış gibiyim. Dört taraftan saldırı altındayım. Herkes, her şey bana saldırıyor. En ufak bir şeyden etkileniyor, hafif bir esintiden yıkılacak gibi oluyorum. Bulunduğum yer dar geliyor. Enginlere sığamıyorum ama taşamıyorum da… Bir şey var. Bir engel beni durduruyor. İlerlemek, keşfetmek, fethetmek istiyorum olmuyor. Nedeni nasılını bilmeden bir şekilde çekiliyorum.



Bazen sırtıma vuruyorlar, kafama kafama vurdukları da oluyor. Hiçbir şey yapmadıkları hâlde kalkmadığım, gitmediğim anlar da var. Öylesine bir bezginlik hâli tüm benliğimi sarmış. Ama...

Daha Fazlasını Gör
Kapana kısılmış gibiyim. Dört taraftan saldırı altındayım. Herkes, her şey bana saldırıyor. En ufak bir şeyden etkileniyor, hafif bir esintiden yıkılacak gibi oluyorum. Bulunduğum yer dar geliyor. Enginlere sığamıyorum ama taşamıyorum da… Bir şey var. Bir engel beni durduruyor. İlerlemek, keşfetmek, fethetmek istiyorum olmuyor. Nedeni nasılını bilmeden bir şekilde çekiliyorum.

Bazen sırtıma vuruyorlar, kafama kafama vurdukları da oluyor. Hiçbir şey yapmadıkları hâlde kalkmadığım, gitmediğim anlar da var. Öylesine bir bezginlik hâli tüm benliğimi sarmış. Ama Dante’nin şu sözlerini okuyorum. “Silkip at üstünden tembelliği” dedi ustam, “Kuş tüyü üstünde, yorgan altında kavuşulmaz üne.

Usta, iyi de nasıl? Nasıl? Yorganım yok ki saklanayım. Tembellik edecek zamanım olmadı ki üzerimdeki tozu atar gibi tembelliği atayım. Hayır! Bu değil. Araftan çıkmanın bedeli bu kadar kolay değil.

Sanki her köşebaşını zebaniler tutmuş geçit vermiyorlar. Gökyüzünün bu kadar karanlık olduğunu bilmezdim. Gündüzün gece gecenin ise zifiri karanlık olabileceğini bilemezdim.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/12/ozgurlesmek-icin-haydi-kalk.html

yazının tamamı için tıklayın

mimle

27 April 2024, 18:38

mimle Remimledi

enginkdemir

27 April 2024, 15:27


Kapana kısılmış gibiyim. Dört taraftan saldırı altındayım. Herkes, her şey bana saldırıyor. En ufak bir şeyden etkileniyor, hafif bir esintiden yıkılacak gibi oluyorum. Bulunduğum yer dar geliyor. Enginlere sığamıyorum ama taşamıyorum da… Bir şey var. Bir engel beni durduruyor. İlerlemek, keşfetmek, fethetmek istiyorum olmuyor. Nedeni nasılını bilmeden bir şekilde çekiliyorum.



Bazen sırtıma vuruyorlar, kafama kafama vurdukları da oluyor. Hiçbir şey yapmadıkları hâlde kalkmadığım, gitmediğim anlar da var. Öylesine bir bezginlik hâli tüm benliğimi sarmış. Ama...

Daha Fazlasını Gör
Kapana kısılmış gibiyim. Dört taraftan saldırı altındayım. Herkes, her şey bana saldırıyor. En ufak bir şeyden etkileniyor, hafif bir esintiden yıkılacak gibi oluyorum. Bulunduğum yer dar geliyor. Enginlere sığamıyorum ama taşamıyorum da… Bir şey var. Bir engel beni durduruyor. İlerlemek, keşfetmek, fethetmek istiyorum olmuyor. Nedeni nasılını bilmeden bir şekilde çekiliyorum.

Bazen sırtıma vuruyorlar, kafama kafama vurdukları da oluyor. Hiçbir şey yapmadıkları hâlde kalkmadığım, gitmediğim anlar da var. Öylesine bir bezginlik hâli tüm benliğimi sarmış. Ama Dante’nin şu sözlerini okuyorum. “Silkip at üstünden tembelliği” dedi ustam, “Kuş tüyü üstünde, yorgan altında kavuşulmaz üne.

Usta, iyi de nasıl? Nasıl? Yorganım yok ki saklanayım. Tembellik edecek zamanım olmadı ki üzerimdeki tozu atar gibi tembelliği atayım. Hayır! Bu değil. Araftan çıkmanın bedeli bu kadar kolay değil.

Sanki her köşebaşını zebaniler tutmuş geçit vermiyorlar. Gökyüzünün bu kadar karanlık olduğunu bilmezdim. Gündüzün gece gecenin ise zifiri karanlık olabileceğini bilemezdim.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/12/ozgurlesmek-icin-haydi-kalk.html

yazının tamamı için tıklayın

mimle

27 April 2024, 18:38

mimle Remimledi

3

27 April 2024, 15:59

Merhaba

mimle

27 April 2024, 18:38

mimle Remimledi

enginkdemir

27 April 2024, 18:15


Trenin kapıları kapanmadan son anda kendimi içeri atttım. Tek tük kişiler dışında içerisi neredeyse boş. Kapı tarafındaki koltuğa oturdum. Karşımda genç bir kız ile genç bir oğlan birbirlerine sokulmuş oturuyorlar. Kız bazen çocuğun boynuna, bazen de oğlan kızın yüzüne öpücükler konduruyor. Kızın başındaki siyah başörtüsü saçlarını kapatıp boynunu tamamen gizlemiş. Kızın telefonu çalıyor. "Efendim baba" dediğini duyuyorum. Oğlan buna nispet elini kızın dudaklarına götürüyor. Kız oğlanın elini öpüp alnına koyuyor. Kızın konuşması bittikten sonra oğlanla eğleşmelerine...

Daha Fazlasını Gör
Trenin kapıları kapanmadan son anda kendimi içeri atttım. Tek tük kişiler dışında içerisi neredeyse boş. Kapı tarafındaki koltuğa oturdum. Karşımda genç bir kız ile genç bir oğlan birbirlerine sokulmuş oturuyorlar. Kız bazen çocuğun boynuna, bazen de oğlan kızın yüzüne öpücükler konduruyor. Kızın başındaki siyah başörtüsü saçlarını kapatıp boynunu tamamen gizlemiş. Kızın telefonu çalıyor. "Efendim baba" dediğini duyuyorum. Oğlan buna nispet elini kızın dudaklarına götürüyor. Kız oğlanın elini öpüp alnına koyuyor. Kızın konuşması bittikten sonra oğlanla eğleşmelerine devam ediyor. Canım dediğini, aşkım dediğini duyuyorum.

Sonra, her genç gibi telefonu ellerine alıyorlar. Her ikisinin de aynı oyunu oynadığını düşünüyorum. Kız gözünü ve parmaklarını telefondan ayırmayıp "bu yaptığın ayıp" diyor. Oğlanın ne dediğini anlamıyorum ama heyecanla telefonla oynayıp, heyecanla konuşmaya devam ediyorlar. Tren duraklarda durdukça içerideki yolcuların sayısı artmaya, boş koltuklar dolmaya başladı. Kız ile oğlan birbirlerine sokulmuş oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Büyük bir neşe ile "alırım ben bunu" diyor.

Saf ve masum olan bu gençler bir noktadan sonra kendilerini kaybedecekler ve bambaşka maceralara yönelecekler. Kimse onlara trende halkın içerisinde birbirinizi öpemezsiniz demiyor. Çünkü abileri, ablaları da benzerini yapıyor ve etrafı görmemezlikten gelip kendi duygularını yaşıyorlar. Bu gençlerin onlardan ne farkı var? Hepimiz özgürüz. Neden kendi hayatımıza baskı uygulayalım ki, neden başkalarına göre yaşayalım ki? Gençlik bizden farklı, onlar bizden çok daha fazla özgür ve kendilerine olan öz güvenleri yüksek.

Kız telefonu bırakıp ayağa kalktı. Yüzünü saran mutluluk kaybolmamış. Oğlan baygın gözlerle kıza bakıyor. Ne dediklerini duyamıyorum. Tren kalabalık. Diğer yolcuların yersiz gürültüleri arasında kızla oğlanın konuşmaları kayboluyor. Tren durdu. Kapıları açılan trenden siyah başörtülü kız tüm neşesini de alıp gitti. Oğlan son kez kapıdan çıkan kıza baktı.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/10/bana-ne-sana-ne.html

enginkdemir

27 April 2024, 18:15

Yazılarım


Trenin kapıları kapanmadan son anda kendimi içeri atttım. Tek tük kişiler dışında içerisi neredeyse boş. Kapı tarafındaki koltuğa oturdum. Karşımda genç bir kız ile genç bir oğlan birbirlerine sokulmuş oturuyorlar. Kız bazen çocuğun boynuna, bazen de oğlan kızın yüzüne öpücükler konduruyor. Kızın başındaki siyah başörtüsü saçlarını kapatıp boynunu tamamen gizlemiş. Kızın telefonu çalıyor. "Efendim baba" dediğini duyuyorum. Oğlan buna nispet elini kızın dudaklarına götürüyor. Kız oğlanın elini öpüp alnına koyuyor. Kızın konuşması bittikten sonra oğlanla eğleşmelerine...

Daha Fazlasını Gör
Trenin kapıları kapanmadan son anda kendimi içeri atttım. Tek tük kişiler dışında içerisi neredeyse boş. Kapı tarafındaki koltuğa oturdum. Karşımda genç bir kız ile genç bir oğlan birbirlerine sokulmuş oturuyorlar. Kız bazen çocuğun boynuna, bazen de oğlan kızın yüzüne öpücükler konduruyor. Kızın başındaki siyah başörtüsü saçlarını kapatıp boynunu tamamen gizlemiş. Kızın telefonu çalıyor. "Efendim baba" dediğini duyuyorum. Oğlan buna nispet elini kızın dudaklarına götürüyor. Kız oğlanın elini öpüp alnına koyuyor. Kızın konuşması bittikten sonra oğlanla eğleşmelerine devam ediyor. Canım dediğini, aşkım dediğini duyuyorum.

Sonra, her genç gibi telefonu ellerine alıyorlar. Her ikisinin de aynı oyunu oynadığını düşünüyorum. Kız gözünü ve parmaklarını telefondan ayırmayıp "bu yaptığın ayıp" diyor. Oğlanın ne dediğini anlamıyorum ama heyecanla telefonla oynayıp, heyecanla konuşmaya devam ediyorlar. Tren duraklarda durdukça içerideki yolcuların sayısı artmaya, boş koltuklar dolmaya başladı. Kız ile oğlan birbirlerine sokulmuş oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Büyük bir neşe ile "alırım ben bunu" diyor.

Saf ve masum olan bu gençler bir noktadan sonra kendilerini kaybedecekler ve bambaşka maceralara yönelecekler. Kimse onlara trende halkın içerisinde birbirinizi öpemezsiniz demiyor. Çünkü abileri, ablaları da benzerini yapıyor ve etrafı görmemezlikten gelip kendi duygularını yaşıyorlar. Bu gençlerin onlardan ne farkı var? Hepimiz özgürüz. Neden kendi hayatımıza baskı uygulayalım ki, neden başkalarına göre yaşayalım ki? Gençlik bizden farklı, onlar bizden çok daha fazla özgür ve kendilerine olan öz güvenleri yüksek.

Kız telefonu bırakıp ayağa kalktı. Yüzünü saran mutluluk kaybolmamış. Oğlan baygın gözlerle kıza bakıyor. Ne dediklerini duyamıyorum. Tren kalabalık. Diğer yolcuların yersiz gürültüleri arasında kızla oğlanın konuşmaları kayboluyor. Tren durdu. Kapıları açılan trenden siyah başörtülü kız tüm neşesini de alıp gitti. Oğlan son kez kapıdan çıkan kıza baktı.

https://enginkdemir.blogspot.com/2023/10/bana-ne-sana-ne.html

enginkdemir

27 April 2024, 18:10

enginkdemir Remimledi

enginkdemir

27 April 2024, 14:59

Modern dünyanın insanları ve hikâyeleri. Hayatlarından birer kesit, hayalleri ve kayıpları. Dünyada sadece bizler yaşamıyoruz, başkaları da var. İşte onların hikâyeleri, belki de sizin hikâyeniz.

https://enginkdemir.blogspot.com/

  • enginkdemir.blogspot.com

    Engin K. Demir

    Modern dünyanın hayat hikayeleri, sizin hikayeniz.

enginkdemir

27 April 2024, 18:09

enginkdemir Remimledi

3

27 April 2024, 15:59

Merhaba

3

27 April 2024, 15:59

Mimle

Merhaba